Aydınlık Gazetesi’nin ekonomi servisi, içler acısı halimizi anlatacak hazin bir hesaplamaya imza atmış.
Araştırmalara göre, hane halkının borcu, 2002 yılına oranla 52 kat artmış.
Araştırmada, CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran’ın da bir tespiti var:
Tüketici kredisi ve kredi kartlarıyla henüz kazanılmamış gelirler üzerinden borçlanarak tüketen vatandaşlara bir sanal refah dönemi yaşatıldığını vurgulayan Oran, “Vatandaşın sahte zenginlik algısı oya tahvil edildi. Bankacılık sektörünün sürekli tüketici kredileri ve kredi kartlarıyla fonlandığı, adeta kaynak bombardımanına tuttuğu iç tüketim canlandıkça, ithalat, dış ticaret açığı ve buna bağlı olarak cari açık büyüdükçe büyüdü. Gelinen aşamada vatandaş bankalara, bankalar ve şirketler ise yurt dışı kreditörlere borçlu. Türkiye 30 Mart yerel seçimlerine tüm kesimleriyle gırtlağa kadar borç içinde giriyor”…
Karmaşık hesaplamalar sonucundu şu tespiti yapıyor Gazete:
Bireysel ve kurumsal tüm kredi kartlarındaki bu artışlardan sonra, karalisteye alınan, yani borcunu ödemekten aciz duruma düşen insanların sayısı 2 milyon 954 bin kişiye yükselmiş.
3 Milyon kişi, kredi kartı borcunu ödeyemiyor; buna aile fertlerini katarsanız, yaklaşık 6-7 milyon kişilik bir kitle, kredi kartını ödeyemediği için bankalar tarafından karalisteye alınmış!
Peki, bu karmaşık hesapların Türkçesi ne?
Türk Milleti gırtlağına kadar borca batmış durumda!
*** *** ***
Vatanımızı bölmeye çalışan Amerikan emperyalizmi ve onun maşası PKK sorunu, Suriye ile yaratılan suni savaş ortamı, ortalığı kaplayan birbirinden rezil kasetlerle biçimlendirilmeye çalışılan siyasi ortam Türkiye’yi öylesine meşgul ediyor ki -tabii bu bilinçli yapılıyor-, halkın yoksulluk ve sefaleti konuşulamıyor bile.
Geçen yıllarda insanın k anını donduran bir tespit yapılmıştı:
Bir memur, fert başına evine günde ancak 3 gram kırmızı et götürebiliyordu!
3 gram!
Yine yapılan araştırmalar, Türkiye’de 30 milyon kişinin yoksulluk sınırının altında yaşadığını, milyonlarca kişinin açlık sınırının altında yaşadığını, milyonlarca kişinin ise işsiz olduğunu ortaya koyuyor.
Türk Milleti perişan durumda.
Soru, kendini dayatıyor:
Suçlu kim?
*** *** ***
Kâğıt üzerinde anıldığında soyut bir kavram olarak görünüyor ama suçlu aslında tüm heybetiyle ortada:
Kapitalizm…
Kemal Derviş ekonomisini devam ettiren sözümona Müslüman AKP, bu zulümde baş aktör; ama onun bu vahşi kapitalizmine direkt olarak karşı çıkmayan düzen partileri de bu vahşet karşısında pek de masum değil!
Lafı geldiğinde hepsi kapitalizme karşı.
Peki, yerine neyi ikame edeceksiniz?
Cevap yok.
Onlar da aynı ekonomik sistemi devam ettirecekler; belki halkın bu çilesi bir nebze olsun düzelecek, ama bu akıl almaz zulüm tamamen ortadan kalkmayacak.
*** *** ***
Amerikan emperyalizminin baskısı altında inleneldiği, Türk Bayrağı taşımanın suç olduğu bir ortamda, muktedirlerin T.C.’ye bile tahammül edemediği bir ihanette, Seri Katil emperyalizmini arkasına alan PKK’nın Vatanımızı bölme andı içtiği şu günlerde, andımızın dahi yasaklandığı bir ortamda, bir de akıl almaz bir yoksullukta mahvolmuş Türk Milleti’nin artık bir karar vermesi gerekiyor.
Türk Milleti’nin hakkını araması gereken günlerde yaşıyoruz.
Özellikle dindar kesim her üç yüz metreye bir cami ile yetinmemeli, bu zulme karşı durmayı Kuranî bir görev addetmeli.
Bu sütunda yıllardır okuyorsunuz:
Allah bütün kullarının rızkını veriyor, ama bu rızıklar birileri tarafından gasp edildiği için halka ulaşmıyor ve bu utanç verici yoksulluk çıkıyor ortaya.
Türk Milleti karar vermelidir:
Yoksulluk ve yoksunluk mu, milliyetçiliğin ayaklar altına alındığı, Türk Bayrağının yasaklandığı, T.C.’nin tabelalardan söküldüğü, Güneydoğuda ilan edilen bölücü özerklik mi; yoksa başı dik, onurlu bir Atatürk Cumhuriyeti mi?
Dindar dostlarım karar vermelidir:
Kuran’ın ısrarla belirttiği gibi, mal ve nimetlerin bölüşüldüğü, yoksulluğun ortadan kalktığı bir Türkiye mi, yoksa bankalar tarafından karalisteye alınan milyonlar mı?
Allah’a tevekkül söz ile olmuyor; bunun için gayret etmek de gerekiyor.
Türk Milleti artık kararını vermelidir.
Allah’a emanet olun…
